Kızıl Bayrak'tan...
Kürt halkına yönelik yoğunlaştırılan ırkçı-inkarcı saldırganlık gazetemizin ana gündemi oldu.
Kürt halkının haklı özgürlük ve eşitlik taleplerine kulaklarını kapatan sermaye devleti, böylelikle sorunu çözdüğü iddiasındaydı. Fakat bu hesabını Kürt hareketinin, talep etmekten çıkarak özgürlük ve eşitlik hakkını fiilen uygulamaya sokma iradesi bozdu. Böyle olunca da üç maymunu oynamayı bırakıp savaş havasına geçti. Bir süredir tedavülden kaldırılan faşist beslemeler sokağa salınırken , Kürtçe şarkı söylemek dahi saldırı gerekçesi yapıldı. Çözümünü dayatan Kürt sorununu geleneksel inkar ve imha yöntemiyle çözmeye soyundu. Kuşkusuz bu biçimde çözmeleri mümkün değil. Bunun böyle olmadığını kendileri de biliyorlar, ancak acz ve çaresizlik içerisinde döne döne bu paslı silahlarına başvuruyorlar.
Elbette devletin acz ve çaresizliği, durumun önemini ve Kürt halkıyla dayanışmanın aciliyetini ortadan kaldırmıyor. Aksine durum son derece hayati, Kürt halkıyla eylemli dayanışmayı yükseltmek de bir o kadar yakıcıdır.
***
Bu bakımdan sınıf mücadelesini gelişim seyri ise özel bir önem taşımaktadır.
Halihazırda sınıf mücadelesinin geliştirmek için ciddi olanaklar, dahası son derece yakıcı nedenler var. Elbette kıdem tazminatı ve esnek çalışma ile ilgili başlatılan saldırıdan ve bu saldırının sınıf cephesinden yarattığı duyarlılıklardan sözediyoruz. İşçi ve emekçilerin canını yakan, o ölçüde ki grev nedeni sayılan bu saldırıların doğuracağı tepkinin büyüklüğü konusunda hükümet ve sermaye de korku içerisindedir. Bu nedenle yalan ve çarpıtmalarla sınıfın duyarlılığını köreltmeye çalışıyorlar.
Bunda başarılı olmaları kolay değil, ancak sınıfın örgütsüzlüğü ve sendika bürokratlarının işbirliği gibi avantajlarını kullanarak sonuca gitmeleri mümkündür.
İşçi sınıfının bu hayati mücadele gündemini tüm bu yönleriyle ele almaya çalıştık. Sermaye ve hükümetinin yalanlarını açığa vurmaya, aynı zamanda da mücadelenin önündeki engellerin aşılması için yapılması gerekenleri göstermeye çalıştık.
***
Arka kapağımızı kavganın şairi Adnan Yücel’e ayırdık. Şiirlerinde umudu, kavgayı ve devrime olan inancı en duru biçimde anlatabilme başarısı gösteren Yücel’i, ölümünün 9. yılında saygıyla anıyoruz. Sözlerimizi Yücel’in her devrimcinin çok iyi bildiği dizeleriyle tamamlayalım:
“Bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek.”
***
Geçen sayımızda “Ozan’ın uğruna öldüğü davaya sahip çıkacağız!”" başlıklı yazının üst başlığı yanlışlıkla "MKP-HPG gerillası Ozan Derman’ın anısına..." biçiminde yayınlanmıştır. Doğrusu "MKP/HKO gerillası Ozan Derman’ın anısına..." olacaktır. Okurlarımızdan özür dileriz.
|